Köpek İşesin Hikaye Odaklı Oyunlara

A split-screen meme featuring two drastically different gamers:  Left Side: The Emotional Narrative Gamer  A hyper-realistic moody, cinematic scene of a character staring into the distance, monologuing about the tragedy of war, morality, or personal trauma. A dialogue box with something like: "War... war never changes. But have I changed? After everything I've seen, everything I've done... is redemption even possible?"  The character looks deeply troubled, with dramatic lighting and rain falling for extra effect. Right Side: The GaaS Daily Challenge Gamer  A goofy, low-detail character bunny-hopping in power armor in Fallout 76, surrounded by a list of daily challenges: ✅ Kill 10 Super Mutants ✅ Drink 3 Purified Water ✅ Scrap 5 Aluminum ✅ Play for 5 minutes The character says something completely detached from the game's world, like: "Lemme grind this real quick before reset."
Hikaye odaklı oyunlar/Sürekli Oyunlar

Blog’a başlamadan önce birçok fikrim varmış gibi hissediyordum ama yazmaya başlayınca aklıma pek bir şey gelmedi. Sonra Reddit'te gezinirken gözüme bir yorum çarptı ve en azından reddit’te popüler olan ve benim körü körüne aksini düşündüğüm bir konu. Tek oyunculu, hikaye odaklı oyunlar mı, sürekli (Game as a service) Online oyunlar mı?

Öncelikle bazıları sanki online oyun olunca, illaki bu çok rekabetçi, profesyonel oyunlar olacak diye düşünüyor. Ben açıkçası League of Legends’ı bilgisayarıma kurmadım bile. Dota 2’yi kurdum ama eğitim bölümünde sıkıldım kapattım. Ha yine ‘benim zamanımda şöyleydi’ deme fırsatı doğdu, Warcraft 3 haritası olan Dota: All Stars’ı oynamışlığım var. O zamanki bir arkadaşım ısrar etmişti bunu oynayalım diye birkaç el attık. Hatta hatırlıyorum ben hep normal Warcraft 3 oynayalım derdim.

Neyse, konuyu fazla dağıtmayalım. Demek istediğim çok oyuncu olunca illaki bu ağır rekabetçi, kazanma kaybetme üzerine oyunları oynamak lazım değil. Warframe’i mesela senelerce muhtemelen solo oynamışımdır. Gerçi, bu oyun tek başına, oyunların gereksiz insancıllaşmasına (alın size yeni kelime) bir örnek. Sonradan ‘cinematic quest’ davasında bunu da ağır bok ettiler öyle böyle değil. Hatta ‘bok ettin bayan’ bile diyebiliriz belki ama gerçek şu ki, önceki idare etti önce o yüzden tam da doğru olmaz.

Bu ‘yürüme simülasyonu’, mesaj kaygılı, oyunlar. Mesela, Tomb Raider (2013), oynamıştım. Bence çok akılda kalıcı bir oyun değildir ama her neyse. Sonra bir sonraki oyunun fragmanında Lara’nın elleri titriyor da psikoloğa travmasını anlatıyor da bilmem ne. Valla önceki Tomb Raider oyunlarında Lara ‘travma’ geçirdi mi hiç düşünmemiştim. Yani konuyu simlerin psikolojisine. Ne bileyim Need for Speed’te kaybeden yarışçıların yaşadıklarına mı getireceksiniz? Oyun karakterleri insan değildir ve psikolojileri olmamalı.

Son yıllarda (artık on yılı aşkın bir sürede) “ruhsal sağlığı tabu olmaktan çıkarma” diye bir duyar var. E şimdi “ulan hıyar, insanların ruh hallerini düşünmeleri seni niye gerdi” diyenler olabilir. Valla ben hiçbir zaman oyundaki karakterleri kendi yerime koymadım. Onların başlarından geçenleri kendi hayatıma uygulanabilir bulmadım. Bana daha çok oyunları ‘gerçek sanat’ haline sokmaya çalışma gibi geliyor. Nedense sanat olması için (sanat olması gerekiyor diyelim hadi oyunların) ‘insan varoluşunu yansıtma’ gibi bir şart varmış, sanatın amacı buymuş gibi bir düşünce var sanki. Bu diğer sanatlar için doğru desek (ki değil bence ama. Hadi öyle diyelim) bu biraz ‘fotoğrafçılar ressam olamamışlardır, diş hekimleri tıp doktoru olamamışlardır’ (ki en azından diş hekimliği için doğru değil bu) gibi bir şey. İktisatın fiziğe özenmesi gibi (İktisat Nobel’i bildiğin rüşvet sonucu verilmeye başlandı) Oyun geliştiricilerinde de sanki sinemaya özenme var. Aman illaki bir alt metin koyalım. Ama bak zekiyiz, yapıştır bu ırkçılık mesajı bu demokrasi mesajı, bu başka ayrımcılık bilmem ne. Burada mevzu verdikleri ya da vermeye niyet ettikleri mesajın doğru olup olmaması değil. Niye böyle bir işe girdin ki? Hani biraz olsaydı tamam da. Neden bütün mesajı “dindar olmanı insanı kötü yapar” gibi bir oyun -Bioshock Infinite- yaptınız? Bu oyunu oynayıp da fikri değişen oldu mu? Olduysa amma hafifmiş karar verme süreciniz.

Neyse işte sonuç olarak. Özellikle Half-Life ile başlayıp, Bioshock serisi, The Last of Us filan derken iyice insancıllaşan tek oyunculu oyunlar bence daha ‘sosyal’ modern MMO ya da Fallout 76 gibi ‘hafif MMO’lardan. Ben Fallout 76’da girip ‘daily challenge’ ‘ları yapıp çıkınca daha çok zevk alıyorum herhangi modern bir tek oyunculu oyundaki ‘insan varoluşunu keşfetme serüveni’ ‘nden.

Bu belki biraz konsol oyunları ile PC oyunlarının büyük oranda birleşmesi ile alakalı diyeceğim ama mesela Batman Arkham Asylum, City ve Origins’te mesela pek de öyle hissetmemiştim. Fallout: New Vegas’ı mesela defalarca oynadım hiç ‘arka plandaki mesajlar’ ‘ı düşünmedim. Daha çok “acaba bu quest’i başka ne yolla çözeriz” diye düşündüm. Hani yoksa vay NCR, vay Caesar’s Legion, demokrasi !!!11 bir bir diye niye düşüneyim. Veya vay efendim NPC’lerin hayat öyküleri diye düşünmedim